24 Haziran 2012 Pazar

Cümle Kapısı

  Kitap okurken kendimi kaybediyorum ben.Zamanı yitiriyorum,kelimelerin arasında yaşıyorum adeta.Benim için hayatta soluklanmaktır kitap.Ormana gidipte ciğerlerine oksijeni bile isteye çekersin ya hani,işte buna benzer okumak.
  Yine bir solukta okudum Nazan Bekiroğlu'nun Cümle Kapısı adlı eserini.Tersten başladım onun eserlerini okumaya.)Önce La ile tanıdım Bekiroğlu'nu.


Şiirsel anlatımdan pek hoşlanmadığım halde severek okudum La'yı.Sonra Yusuf ile Züleyha ile devam ettim


Öyle ki yine elimden bırakamadığım bir kitaptı.Ve az evvel bitirdiğim sözü getirmek istediğim kitap;Cümle Kapısı


Açıkçası  başlarında beni pek sarmadı bu kitap.)Anlatımı mı ağır geldi nedir?Farklı kelimelerle boğuştum durdum,öyle ki tam da yanıma bir edebiyat sözlüğü felan mı alsam artık diye düşünmeye sevketmişken,ben mi anlamaya başladım dilinden yoksa yazar mı benim anladığım dilden konuşmaya başladı bilmem ama tutuldum kitaba.Zamanlar arası bilgi yolculuğuna çıkmış gibiyim.
Çok okudum dünya klasikleri  yazarlarının bir zamanlar nasıl zorlayıcı şartlardan geçtiğini, içinde bulundukları psikolojik dengesizlikleri.Bu kitapta da işte onlardan geçişler başlıyor kısa kısa ve ta ki cumhuriyet dönemine,günümüze kadar geliyor.Biraz bildiğim şeylerin yazar tarafından yorumlanması hoşuma gitti.
   Aslında ben okuduğum eserlerde yazarın iç dünyasını kavramaya çalışırım hep,yazılarından da belli olur zaten çok da zor değil:)))Nazan Bekiroğlu'nun da inançlı yapısı hep dikkatimi çekti.İnsana geçmişten ve günümüzden örnekler veriyor alıp götürüyor başka diyarlara,fakat gerektiği yerde dur!da dedirtebiliyor.Kendi varlığını da daha güzel hissetmemi sağladı tabii bu yönü.
      Kısacası okunacak bir kitap,iki günde bitirdim.İlk günde bitirebilirdim ama dedimya başları sıktı bıraktım,ikinci gün elime aldım gerisi de geldi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

sema'nın günlüğü Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea